kafamın içi çeşit çeşit sebzelerden oluşan karmakarışık bir çorba kıvamında. ama bir sebze çorbası gibi leziz ve keyif verici değil. bir arkadaş edindim kendisi hayatta değil. adı Dicle. Dicle Koğacıoğlu. Sabancı Univ. öğretim üyesi. geçmiş zaman kipi kullanmıyorum, kullanamıyorum. oysa yeni tanıştım,olanlardan yeni haberim oldu. esef duyuyorum. kendimden de, Dicleyi bu noktaya getiren olaylardan da... bir yandan da ne yalan söyliyeyim imreniyorum ona. duyarlılığına, cesaretine. asla zayıflık olduğu düşüncesinde değilim. ekşisozlukte öğrencileri yakınları yazmıslar çokça hakkında. bir tanesi demiş ki: "keşkelerden hoşlanmam ama keşke farketseydik ve psikolojik destek almasını sağlasaydık". nasıl büyük bir yanılgıya düşmüş arkadaş, yazık. Dicle kendi sorunlarından dolayı atlamadı İstanbul'un rüzgarı eşliğinde Boğazın tatlı tatlı öldüren serin sularına. hepimizin, Türkiyenin, dünyanın, insanoğlunun aşılamayan, aşılması/bitmesi istenmeyen sorunları yüzünden "çok acı var, dayanamıyorum" dedi ve gitti. yoksa sevgilisiyle sorunlarından, maaşının yetersizliğinden, haftasonu avmlere gidecek zaman bulamamasından, aldığı kilolardan, arabasını yeni ve üst modelle değiştirememesinden, ailesiyle geçimsizliğinden, sigarayı bırakamamasından, vs. zırvalıklardan (evet zırvalık, üzgünüm) dolayı kimbilir nasıl bir ruh hali içinde sabahın 6sında yürümedi korkuluklara. biz yüzümüzü diğer tarafa çevirirken tinerci bir çocuk gördüğümüzde, iç göç sonucu altın topraklı İstanbul'a gelip kot taşlamacılığını çok değil 2 sene yapıp ölümüyle sözleşme imzaladıktan sonra ıskartaya çıkarılıp çöp toplayıcılığıyla yetinmek zorunda kalan gencecik yürekler için "gelmeseymiş kardeşim" derken, sokaklarda rezil şartlarda, çalışmaması gereken yaşlarda arabaların önlerine atılan mini mini bebeleri gördüğümüzde "anaları tutsaymış kendini de doğurmasaymış" derken, doğusunda batısında zarını isteğiyle/istek dışında yırtmış olduğundan ölüme mahkum edilen kızlarımıza/kadınlarımıza "manussuzluğun sonu budur" derken, Dicle, Dicleler çok acı var dayanamıyorum deyip onurluluklarını gösteriyorlar duyarlılıklarının, İNSANLIKLARININ yanında...
çok var daha... söylenecek, söyleyip kendi kulaklarımızdan dinlenecek, yüzyıllar geçsede düzelmeyecek, düzelip değişmesine izin verilmeyecek yüzlerce vak'a var... kafam çorba, her yere dökülüp saçılmış durumda. etrafı toparlamam lazım. yoksa dağınık bu zaten derler, lafına bakılmasa da olur. en nefis kaçış ve karalama yolu.
HOŞGELDİM!!!
2 yorum:
Ben de keşke diyorum "gitmeseydi". Bir kişi eksik bırakmasaydı belki de daha fazla...
Uyandırılacak çok insan, yanlışlarını gösterecek çok insanlığını kaybetmiş canlı var bu dünyada...
Ne çabuk yaftalıyoruz insanları, ne çabuk önyargılarımızı kesin yargılarımız haline getirip dillendiriyoruz... Keşke gitmeseydi, keşke umudunu kaybetmeseydi...
Dicle gideli oldu epey. Düzelense hiç birşey yok, yeni bir Diclenin gelmemesi gibi...
Yorum Gönder