15 Şubat 2012 Çarşamba

Beş Şehir ve Masumiyet üzerine ufak tefek birşeyler...



 Sonunda Masumiyet filmini izledim. 1997 yapımı bir Zeki Demirkubuz filmi. Bu aralar sevdiğim yönetmenlerin filmlerini arşivlemek istiyorum aslında Demirkubuz'la başlayabilirim programıma. Kader ve Kıskanmak'tı yönetmenin izlediğim filmleri. Aslında filmle ilgili ayrıntılı olarak yazmak istiyorum ama şimdilik sadece filmin bende bıraktığı etkiden bahsetmek niyetindeyim. Tam anlamıyla çöküntü. Doğum yaptığımdan beri bu tür iç paralayıcı filmler izlememeye azami özen gösteriyorum ama bu denli ağıt dram olduğunu bilmeden başladım ve bırakamadım da. Ha evet Babam ve Oğlum gibi değil yani iç paralayıcı derken ağlamaktan içim çıkmadı. Sadece anlatılan hikayenin ne denli gerçek olduğunu bilmekti içimi ezen. Hayır hayır gerçek bir hikayeden yola çıkılmış değil. Ve evet evet gerçek sayısız yaşamla vücut bulmuş bir film. Yürüdüğümüz tertemiz caddelerin, geçtiğimiz güzel mağazalı, keyifli, parlak insan topluluklarının boy gösterdiği mahallelerin arka sokaklarında vuk'u bulan sayısız yaşamlar... Neyse benim istediği  kadar içim ezile dursun, kuşaklarca aktarılan veya yeni yaratılan trajediler hep varolacak ve ben de pek çoğumuz gibi "ay içim karardı değiştir şu kanalı" / "Aman aman bizden uzak olsun" gibi güzide cümleleri kullanarak unutacağım hemen herşeyi.
http://youtu.be/vugK_5j-1oA


Vee Beş Şehir... Sanki ben dramlardan kaçarken onlar da sürekli iz üstünde beni kovalıyorlar gibi... Onur Ünlü/Eyüp Boz adını göründe hiç duymadığım ve bu yüzden esef duyduğum filmi hemen izlemeye koyuldum. Ardarda çok güzel denk geldi:)) Beş kişi, beş apayrı hayat, kesişmeler, içiçe geçmeler, düğüm olmalar vee mutsuz son... Hastalıklı, son derece arıza beş kişi... Ee hal böyleyken iki yanlış bir doğruyu götürmüyor beş yanlış herşeyi alıp götürüyor.





Sıradaki filmim Bekleme Odası olsun...

Görüşürüz...

Tekrar hoşgeldim:))

Hiç yorum yok: